Selam olsun,
Yeni olan eskiyi unutturur yeğen diye rahmetli Ramiz Dayı gibi giriş yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Düşünün bu tutmuş halim.
Son yazımda zaman konusu üzerine derinleşecek bir yazı kervanı düzeceğimden bahsetmiştim bundan mütevellit girizgahı kısa tutup konuya geçelim.
Bilimsel ilerlememiz durmaksızın ama küçük ama büyük adımlarla yolculuğa devam ediyor. Bazı istisnalar dışında ilerlememiz üzerine koyarak ilerler lakin işte o istisna dediğimiz durumlar ilerleyişimizin seyrini tamamen değiştirebiliyor.
Mesela mercek teknolojimiz geliştikçe daha net görüntü ve bilgi elde edebiliyoruz buna karşın kabul gören bir teoriyi baz alıp karşılaştığımız bir sorunda o teori üzerinden cevabı bulmaya çalışıyoruz.
Büyük patlama teorisi yanlışsa? Sorusu ciddi bir sorudur ve giderek artan bir şekilde sorgulanmaktadır. Peki, birdenbire herkesin kabul ettiği böylesine temel bir teori ne oldu da birden sorgulanmaya başlandı? (Bilim insanlarının her geçen gün artan sorgulamalarından bahsediyorum yoksa her teori her zaman sorgulanır.)
Bu sorgulamanın müsebbibi meşhur olan genç WEBB teleskobumuzdur. Henüz gençlik döneminde olan bu teleskopla Hubble’ın teleskobu arasında olan farklar çok ciddi farklardır bu nedenle elde edilen bilgiler çok daha kapsamlı olmakta.
Teknik detaya girmeden WEBB ne buldu da büyük patlama teorisi sorgulanmaya başlandı?
Bulduğu birçok galaksi ve daha önceden bulunanların daha detaylı görüntüleriyle kafaları karıştıracak bir sonuç doğurdu diyebilirim. Büyük patlamadan 300 yıl sonra oluşmuş olması gereken galaksiler incelendikçe ortaya çıkan sonuç bu sürede bu galaksiler oluşamaz görüşüne doğru evrilmekte. Bu durumun ortaya çıkarttığını iki soru var. Birincisi büyük patlama teorisi hatalı mı? İkincisi ise Büyük patlama tarihlememiz mi hatalı?
Her iki sorununda mantıklı ve tutarlı bir yanı olduğunu yazmak lazım, biçare düşünceler değil zira ikisinin de altını doldurabiliriz.
Bu konuyu şimdilik burada bırakacağım daha sonra müstakil olarak ele alabiliriz ama ana konumuz zamana ve bu durumun zamanla olan ilişkisine kısaca değineceğim.
Dün, Bugün, Yarın ya da saat, hafta, ay, yıl gibi bizim isimlendirdiğimiz kelimeleri unutun.
Beynimiz ve bedenimiz olmasın hatta daha somutlaştırırsak 13.5 milyar yıl önce oluşan bir galaksiyiz. Evet, insanlıktan çıktık ve bir galaksi olduk. Galaksi olarak biyolojik bir canlı değiliz yani bedenimiz yok haliyle ölüm yok. Beynimiz yok haliyle bir saniye öncesi ile bir saniye sonrası bir anımız yok.
Yarı galaksi yarı insan olarak düşünelim.
Bir saniye öncesini hatırlayacak beynimiz olmasa ve yaşlanan biyolojik bir canlı olmasak zaman diye bir şey olur muydu?
İlk aklana gelen Güneşimiz biyolojik bir canlı değil ve beyni yok ama 4 milyar yıl sonra yok olacak gibi örneklemelerdir lakin şunun altını çizmek isterim ki bu zaman algısını güneş değil yine beyin sahibi biz insanlar ortaya atıyoruz. Algılama biçimimiz ve anlamlandırmamızdan dolayı bir ölçü olarak öncesi/sonrası diye ayrım yaptığımızdan bu algılar oluşuyor olabilir mi?
Beyin yoksa yani geçmiş diye bir bilgi yoksa dahası hafıza yoksa hatırlanacak dün olmadığı gibi düşünülecek yarın olması da söz konusu değildir diyebiliriz. Sürekli şimdi dışında bir zaman olmaması durumu ortaya çıkar.
Bir başka örnekleme yaparsak bir çekiçle çiviyi 10 darbede tahtaya çaktığımızı düşünelim. Bu işlemi anlatırken bir çiviyi çakmak 10 saniye sürmekte diyebiliriz. Peki, bu ne kadar doğru bir tanım olur? Bir çiviyi çakmamız 10 saniye mi sürdü yoksa 10 darbe almasından kaynaklı mı? Biz 1. Darbeyi hatırladığımız için şimdi 2. Darbeyi vuruyoruz diye düşündüğümüzden ilk darbeyi vurduktan sonra 2. Darbeyi vuruyorsak ikisi arasındaki farkı belirtmek için zamanı işaret ederiz.
Tekrar başa dönersek WEBB teleskobunun elde ettiği sonuçlar bize zaman kavramı konusunda bazı hatalar içinde olabileceğimizi göstermekte. Bunun üzerine düşünmemiz bence çok değerlidir.
Zaman soyut mu yoksa gerçek bir boyut mu tartışmaları hatta uzay zaman dokusu üzerine ciddi tartışmalara gebe olacak gibi görünüyor.
Demans hastaları 30 sene önceki bir güne dönüp o günü yaşarken 30 yıl boyunca yaşadıklarını unutunca yani anıları yok olunca “zaman” da yolculuk yapmışçasına farklı bir dünyada yaşar. Zaman aslında beynimizin anlamlandırma ve algılama ölçütüdür denebilir. Zamanı beyin belirler dersek sanırım çok yerinde olur.
Elbette bu yazıyı yazarken zaman yoktur! Diye bir iddia ortaya atmıyorum sadece bu konu üzerine benimsediğim ya da benimsemediğim konuları biraz daha anlaşılır kılarak üzerine tekrardan düşünelim isterim. Dikkat ederseniz yine “düşünelim” yani beyinsel bir aktiviteden bahsediyorum.
Beynimiz olmasa hatıramız olmayacak ve zaman diye bir kavramımız olmayacaktı dediğimizde ortaya iki soru çıkmakta. Bu sorular önemli sorulardır.
Birincisi eğer hatıramız olmasa zaman diye bir kavram olmayacaksa zaman bir yanılsama mıdır? İkincisiyse hatıralarımız olduğu için zamanı fark ettik ama farkında olmadığımız eksikliklerimiz nedeniyle nüfuz edemediğimiz on binlerce boyut, ölçü, şekil, madde olabilir mi? Unutmayalım ki beynimiz olmasa beynimizin olmadığını bilemezdik haliyle şimdide eksik olanları bilmemiz mümkün değil.
Güzel bir beyin jimnastiği oldu sanırım.