Selam olsun,
Bulutların egemenliğini ilan edip gökyüzünü kapladıkları bugünlerde Oort bulutundan söz ederek bulutlara yaranmaya çalışmalıyım.
Biraz insan ve dünya merkezli olmaktan sıyrılalım ama sadece birazcık.
Oort bulutunu güneş sistemimizin sınırı olarak kabul edebiliriz. Genelde güneş sistemini Neptün’e kadar olan mesafe ile sınırlandırırız ancak bilimsel anlamda sınır güneşimizin etki mesafesinin sonudur. Oort bulutu dediğimiz içinde trilyonlarca buzlaşmış gökcismi olan tam bir cehennem.
Güneşimizin bu mesafedeki etkileri düşüktür. Güneşimiz gibi başka büyük kütleli gök cisimlerinin etkileri ile belirli bir alanda kalıyorlar. Elbette bazı gökcisimlerinin yörüngeleri on binlerce sürüyor haliyle bazı zamanlar Oork bulutuna olan etkileri azalıp artabiliyor. Bu dengesizlikler neticesinde buradaki buzlaşmış gökcisimleri sıkıştığı alandan itilerek ya da çekilerek yörüngesini değiştiriyor. Bizim güneş sistemimize gelebileceği gibi farklı çekim merkezlerine de gidebiliyor.
Bahsettiğimiz yapı tüm güneş sistemimizin etrafını saran buzlaşmış gökcisimlerinden oluşuyor ve güneş sistemimiz için bazı tehlikeler oluşturuyor ancak bakış açısına göre sahip olduğu riskler dışında güneş sistemimiz dışından gelecek tehlikeleri büyük ölçüde engelleyebilir.
1977 yılında yolculuğa başlayan Voyager 1 bu geçen 46 yıllık sürede henüz Oort bulutuna ulaşamadı. Ulaşamamak bir yana yolun yarısına bile gelemedi. Oort bulutunun dünyamıza uzaklığı yaklaşık 1.5 ışık yılı. Bu uzaklığı anlamak için Mars’ın bize uzaklığının 0.0000 ile başladığını hatırlamak lazım.
Peki, bu Oork bulutu dediğimiz tam olarak nedir? Diye sorduğumuzda aslında bulutun dünyamızdaki bulutlar gibi olmadığını yazabiliriz. Başınızı gökyüzüne kaldırıp baktığınızda gördüğünüz bulutların taşlardan ve kayalardan oluştuğunu düşünün. Bu taş ve kayalar bir ev kadar olabileceği gibi bildiğiniz en yüksek dağlar kadarda olabilir. Can sıkıcı değil mi?
Daha can sıkıcı kısmı insanlığın bir gün yeterli hıza ve teknolojiye sahip olduğunda bile bu bulutu nasıl aşacakları konusudur. Biliyorsunuz ki Oork bulutunda yer alan bu gökcisimleri sabit durmuyor, büyük bir hızla hareket ediyor. Birçok etki alanına girdiklerinden düzensiz kaotik bir ortam oluşturuyor. Eğer bir gün güneş sistemimizin dışına çıkmayı hedeflersek sanırım önümüzdeki en büyük ve ciddi problem bu olacaktır. Bazı bilim insanları bu konuya şimdiden eğilip çeşitli çalışmalar yapıyor lakin çok bir ilerleme olduğunu yazamam. Bu yüzyılın konusu olmadığından olsa gerek.
Oork bulutuna girmeden altından üstünden geçebiliriz ama bu alt ve üst kavramı biraz karışık.
Voyager 1 arıza, enerji bitimi vs. sorun yaşamadığı düşünülse bile bu hızda ilerlerse 320 – 350 yıl arasında Oork bulutuna ulaşabilir ancak kritik bilgi şudur ki Oork bulutundan çıkması 32 – 35 bin yıl sürebilir. Bahsettiğimiz yapının boyutları bizim anlayacağımız seviyelerin birazcık ötesinde. Böyle bir yapıyı aşmak en kısa yoldan bile bu sürelerdeyken bunun altından üstünden yollar ile süreyi uzattığımızda karşımıza nasıl bir süre çıkacak merak ediyorum.
Sorun sadece Oork bulutunun altından üstünden yol aramakla çözülecek boyutta değil. Çok kolay olurdu değil mi? Bahsettiğimiz bu yapı dengesiz olduğundan dışarıya çok gökcismi atmakta. Bunları saptamak neredeyse imkânsız. Bu büyüklükte bir yapıyı ve trilyonlarca gök cismini takip etmek pek olası değil. Evet, çok çok büyükleri yakalamak görece mümkündür ama daha küçükleri yakalama şansımız yoktur. Daha küçükten kasıt 10 – 20 km büyüklükler. Oork bulutunda bu ölçüler küçüktür lakin Dinozorlar başta olmak üzere birçok türü yok eden dünyaya çarpan göktaşının çapı 12 km dir.
Güneş sistemimizden çıkıyoruz ve galaksimizin merkezine doğru ilerliyoruz. Bu ilerleyişte diğer güneş sistemlerini inceliyoruz ve hedefimiz olan başka galaksiye yola çıkıyoruz. Çok hoş bir anlatım yapasım var ama meselemiz sadece ışık hızına yaklaşmak ile çözülecek gibi durmuyor. Oork bulutu sadece bizim güneş sistemimizden çıkışımızdaki bir engel. Bu engeli aştıktan sonra önümüz lebiderya değil. Bu nedenle uzayı keşfetmek sanıldığı kadar basit ve roket yap gönder şeklinde yüzeysel değildir. Unutmayalım ki marstaki kum fırtınalarına dayanabilecek cihazlar yapmaya çalışırken dağlar kadar büyük gökcisimlerinden oluşan Oork bulutunu geçmek değil henüz oraya kadar gidebilmek bile bu yüzyılda hedefler arasında bulunmuyor.