Selam olsun,
Zamanda yolculuk ne kadar ilgi çekici bir mevzudur…
İnsanın geçmişe öykünmesi ve geleceğe olan merakı her daim canlı kalmayı başarmış durumlardır.
Durumlarında canı var, onlara cansız gibi soğuk davranmayın. Sevin içinde olduğunuz her durumu.
Devamlı yozlaşan ve değerlerini kaybeden bir dünyada yaşıyorken geçmişin görece saygılı, insani ve manevi değerlerine özlem duyuyoruz. Bize öğretilen tarihi öneme sahip kişileri görmek, bazı yapılan hataları düzeltmek gibi süper kahramanlık iddialarımızda yok değil. Kim geçmişe gitmek istemez ki?
Peki, geçmiş nedir? Geçmişe gidilebilir mi?
Evet, bilimin en tartışmalı konularına cevap vereceğim.
Laf.
Bu sorulara yanıt verilemez lakin fikir ve düşünceler paylaşılabilir, benim yazım bu istikamette olacak.
Zamanda geriye gitmek birçok teori ile açıklanmaya çalışıyor ama hepsinin temelde yanlışlandığını yazabilirim. Bir önceki yazının amacı olan bilim ve bilim felsefesi ayrımı bu ve benzeri konularda çok bariz ortaya çıkmakta ki Zeki Müren’in sahneye çıkışı kadar zarifte değildir. Gayet kaba ve kasvetlidir.
Benim ele alacağım ve elimde patlamasına izin vermeyeceğim geçmiş zaman bitti mi yoksa geçmişte duruyor mu? Sorusudur. Biliyoruz ki zaman ilerliyor ve bir saniye öncemiz geçti gitti. Peki, bir saniye öncesinde var olan evren artık yok mu? Şimdi dışında olan evren nerede? Kapı gıcırtısı gibi sorular…
Bu ve benzeri sorulara yanıt vermek için zaman nedir? Sorusuna yanıt vermemiz lazım ki üzerine düşünebilelim. Fikret Kızılok abimizin zaman zaman şarkısını fon müziği olarak açabilirsiniz, hatta açmanız yazıya ayrı bir hoşluk verecektir. Konumuza dönersek zaman soyut bir kavramdır. Peki, soyut olan bir şeyin somut olana hükmetmesi daha cevap verilemeyen onca sorumuz varken yeni bir soruyu ortaya çıkartarak iyi bir şey mi yaptı? Elbette.
Zaman dediğimiz şey harekettir. Zaman olmasa gezegenler dönmez, evren genişlemez ve durağan bir evren modeli ortaya çıkar. Şimdi hiç kıpırdamadan durup zamanı durdurmaya çalışmayalım. Bu beyhude çaba eğlenceli ama birkaç saat sonra sıkıcı bir hal alabilir. Bahsettiğim hareket sadece bedensel hareketler değil. Mesela bir insanda ortalama 100.000.000.000.000 atom bulunuyor. Bu atomları durduramayız, biri laf dinlese bini laf dinlemez. Bedene hapsetmeyelim konumuzu gezegen, güneş, samanyolu ve nihayetinde evren… Tam bir hareketsizlik hali olması durumunda zaman durdu demektir.
Nasıl bir konuya daldığımızı iyi anlamamız lazım zira en iyi cevap, doğru tespitler neticesinde sorulan doğru sorularla gelir.
Teknik olarak zamanda geriye gitmemiz pek olası değil. Mümkün değil demek istemedim bu daha sempatik geliyor insanlara. Geçmiş zamanı görebiliriz ki görüyoruz ama gitmek hele hele müdahale etmek, etkileşime girmek bunlar çok ayrı başlıklar.
100.000 ışık yılı uzaklıkta bir gezegende mercek sistemi çok gelişmiş bir medeniyet dünyamıza baktığında bizi değil dünyanın 100.000 sene önceki halini görüp burada ilkel canlılar var diyecektir. Geçmiş zamanımızı görecekler tıpkı bizim Güneşin 8 dakika öncesini gördüğümüz gibi. Anlaşılacağı üzere geçmişi gökyüzüne her baktığımızda görüyoruz. Güneş, ay, yıldızlar dakika ya da binlerce yıl geçmişe bakıyoruz zaten. Bu mümkündür ama bunlara müdahale ya da etkileşim olası değildir.
Yok, sinsi bir solucan gibi zamanı, uzayı büküp delikler açalım bir orada olalım bir burada olalım diyorsak paradokslar bu kapıları daha açılmadan kapatıyor. Geçmişi görmek ile etkileşime girmek arasındaki çizgiyi çok belirgin olarak çizmemiz lazım.
Ölüm korkusu, bizden sonra yaşanacaklara duyduğumuz merak ve daha ileriki zamanlarda ne olacağını bilme arzusu engellenemez şekilde içimizde yaşar. Geçmişe gitmek gibide değil aslında olabilirliği çok daha makul. Işık hızına ulaştığımızda geleceğe gidebiliriz ama bu konuda yanlış anlaşılır. Sonuçta gelecek zamana gitmiş oluyorsunuz ama bunu bir yolculuk olarak anlamız lazım.
Ben şimdi İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için yola çıktığımda Ankara’nın 6 saat sonrasına gidiyorum.
Bu hız ve mesafeyi ışık hızı mertebesine çektiğimizde üst satırlarda yazdığım “zaman, harekettir” biraz daha şekillenmeye başlıyor.
Zaman, hareket ise hareket zamanı yavaşlıyorsa…
İşler karışacak gibi duruyor.
Yaşamak için bedenimizin su alması şarttır, çok su içmek ise zehirlenip ölmemize neden olmaktadır.
Zaman hareket ilişkisinde de altın nokta dozajdır. Tıpkı bedenimizin su ihtiyacında olduğu gibi…
Işık hızına yakın 3 5 sene hareket ettiğimizde dünyada yaşayan insanlardan daha farklı bir zaman etkisi yaşıyoruz yani aslında zamanda yolculuktan çok zamana maruz kalma süremizin farklılığından dolayı başkasının yaşadığı zamanın ötesine gitmiş oluyoruz.
Hülasa, dönüp dolaşıp güzel bıyıklı Einstein abimizin zaman görelidir sözüne geliyoruz.
Zamanda ileriye gitmek mi demek daha doğru olur, zamanın etkisine farklı maruz kalmak mı?
Bu sorunun yanıtı senin dimağında saklı…