Selam olsun,
Bir taş attım uzaya tık dedi…
Delilerin iş kolaylığına sığınarak 40 akıllının uzaydan geri getireceği bir taş var elimde ve fena nişan alırım. Attım, atıyorum.
Malumunuz bakir bir alan olan ve biz fani insanların aklını allak bullak eden kuantum diye bir “şeyimiz” var. Ele avuca sığmayan bu arkadaşın kendi dünyasında olanlar ile bizim kendi dünyamızda olanlar arasında tezat gerçeklikler gerçekten kafa karıştırıcı.
Bu tezatlıklara pek takılmıyorum çünkü tezatlık bizim dünyamız içinde bile yaygın şekilde bulunuyor sadece bakmak yerine görmek gerekiyor. Daha önce bir konu içine sıkıştırmıştım bu örneği. Denizlerimizin içinde olan yaşam ve dinamiklerle karada olan yaşam ve dinamikler tezatlıklar içerebiliyor. Örneğin denizde nefes almak isterseniz ölürsünüz buna karşın karada nefes almazsanız ölürsünüz. Bu elbette kuantum için yetersiz bir örnek sadece dünya içinde bile farklı ortamlarda durumların değişebildiği. Bunu kabul edince kuantum içindeki tezatlıkları “kendine has bir dünya” olarak görmeye başlayabiliriz.
Şimdi taşı atmak üzere gerilip “Dolanıklık İlkesi” hakkında bir şeyler karalayacağım. Basitçe iki parçacığın birbirine bağlı olmasıdır. Bir parçacık dünyada diğer parçacık marsta olduğunda ve siz dünyadaki parçacığı gözlemleyip sağa döndüğünü ölçtüğünüzde marstaki parça aynı anda sola dönüyor olacaktır. İki parçacığın arasındaki iletim eş zamanlıdır. Bu konu biraz karışık hale geliyor o nedenle deli gömleğimi giyerek konuya giriş yaptım.
Genelde bu bilgi sonrası o zaman ışık hızı aşılabilir diye düşüncelere gark oluyoruz ama bahsettiğimiz şey hız değil çünkü bahsettiğimiz şey eş zaman. Bunu basitleştirirsek ayak parmağınıza bir iğne batırdığımda eş zamanlı olarak bunu tüm vücudunuzda hissetmeniz gibi düşünebilirsiniz.
Hızdan ziyade eş zamanlı iletim diye özetlenebilir. Peki, bu iletimi ışık hızını aşmakta kullanabilir miyiz? Diye sorular geldiyse aklınıza o iş birazcık zor. Şöyle düşünelim bir parçacık dünyada ve diğer parçacık bize 3 ışık yılı uzakta. Gözlem paradokslarını çözdüğümüzü varsayarsak dünyaya ve 3 milyar uzaktaki parçacığa ölçüm için cihazlarımızı yerleştirdik. Dünyada ölçümü yaptık ve diğer parçacıkta ölçümü yaptık bizim bu ölçüm sonuçlarını birbirimize göndermemiz gerekecek ki teyit edelim ve bu gönderme işlemi yine ışık hızı sınırına takılacak çünkü ölçüm başka bir şeydir bilgi iletmek başka.
Şimdilerde bu iletim hızına yani daha doğru ifade ile dolanıklığı parçacıktan ziyade molekül üzerinden dolanıklığı oluşturma çalışmaları olumlu sonuçlar vermeye başladı. Bunun birkaç önemli tarafı var. İlk olarak molekül, atomdan çok daha etkileşime açıktır ve yeni değerler oluşturması muhtemeldir. Bunun diğer önemli tarafı atom dışında çoklu dolanıklıklara açılan bir kapı olma ihtimalidir.
Molekülün, atomdandan daha esnek olmasını detaylandırmayacağım zira ikinci durum daha çok ilgimi çekiyor. Teorik olarak bu dolanıklığı iki insan arasında ya da iki gezegen arasında sağlayabileceğimiz gibi sonuçlar çıkmaya başlıyor ki bu çok büyük bir çağ atlamasına neden olacaktır. Elbette bugünden yarına olacak şeyler değil ve teoride olabilirliği olması pratikte uygulanabilir olduğu anlamına gelmiyor. Hayali bile ufkumuzu açmaya yetecek kadar değerli.
Bir insan ya da gezegeni dolaşık hale getirmek pek tabi bilimkurgu kısmı zira bir cep telefonunu boyutunda taşı bile dolaşık hale getirmek için inanılmaz uzun ve zorlu bir çalışma gerekecektir. Nerede kaldı insan ya da gezegen…
Şu notu düşmek durumundayım. Bu olurlar ya da olmazlar bugünkü bilgi ve teknolojimizle değerlendirilmekte, 1000 sene sonraki bilgi ve teknoloji ile cep telefonu üretmek kadar yaygın hale gelebilir.
Kuantum mekaniği kendi dünyasından bizim dünyamıza sirayet edebilecek potansiyele sahiptir ve biz bunu tetikleyecek bilgi ve teknolojiye sahip olacağız.
Bekle bizi kuantum!