Selam olsun,
Yine günlerden bir gün köy kahvesinde oturmuş çiftçilerle ay ile ekinlerin ilişkisi üzerine münazara yapıyorduk ki birden kahveden içeri peştamal giymiş elinde bir tas bulunan yabancı bir adam girdi. Adının Arşimet olduğunu öğrendiğimiz bu adam çılgınlar gibi “buldum!” diye bağırmaya başladı diye absürt bir anım olmasını çok isterdim ama hayat bize o lüksü vermedi. Bu anının mahrumiyetini konu etmeyeceğim, iç dünyamda bu yası tutmaya devam edip asıl yazmak istediğim mevzuya hafif ciddi bir ifadeyle giriş yapıyorum.
Daha önce yazdığım bir yazıda konu ettiğim Parker Güneş Sondası hakkında güzel haberler geldiğinden devamı niteliğinde bir yazı yazmaya karar verdim.
10 Şubat 2024’te yazdığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz: Parker Uzay Sondası ve Önemi
Yaklaşık bir yıl geçmiş üzerinden. En hızlı uzay aracı olmasına karşın bir sene sonra üzerine yazılacak gelişmeler yaşanıyor, hız ve yavaşlık ironisine dikkat çektikten sonra gelelim bu sondamız neler yapmış kısmına.
Parker görevini yerine getirdi ve getirmeye devam edecek. Bu güzel gelişmeyi duyurmak isterim zira görevi daha önce yapılamamış çok zorlu bir görevdi. Daha önce özellikle Helios 1 ve 2 sondaları güneşe en çok yaklaşan uzay araçları olarak misyonlarını tamamlamış ve uzaya terk edilmişti. Yaklaşık 40 yıl sonra Parker isimli bu sonda geçen 40 yıllık zamanın hakkını vermiş ve inanılmaz bir ilerlemeyle görevini başarmış.
Daha önce Güneşe 44 milyon km yaklaşılmış ve büyük bir başarı olarak görülmüştü ki o zaman için gerçekten öyleydi ama bugün Parker 6,1 milyon km yaklaşmış bulunuyor. Helios gibi terk edilip uzaya bırakılmayıp hala görevine devam etmesi ise artı bir başarıdır.
Bildiğimiz şey güneşin koronasının sıcaklığı yüzeyindeki sıcaklıktan oldukça fazla. Bu fazlalık vantilatör ile giderilecek bir sıcaklık farkı değil elbette. Yüzey sıcaklığı 5.200 dereceyken koronası 980.000 derecedir. 40 derecede klimaların altında serinlerken bahsedilen sıcaklıkların ne derece yüksek olduğunu hayal etmemiz zor gibi.
Parker bu konuya sondasını basmak için çalışmalarını sürdürüyor ve güneşin koronasının neden yüzeyden daha sıcak olduğunu araştırıyor. Güneşin manyetik alanından kaynaklı oluşan bu korona ve davranışları hakkında tatmin edici bilgimiz yok. Evet, güneşin manyetik alanından kaynaklı oluşan, yüzeyden atılan enerjilerden oluşan gibi yapısını biliyoruz ama bildiklerimiz cevapsız sorularımızla kıyaslandığında pek bir şey bilmiyoruz gibi bir sonuç çıkabiliyor.
Bu arkadaş sadece güneşe yaklaşma mesafesiyle değil aynı zamanda ulaştığı hızla da bugüne kadar insanlık olarak yaptığımız ve en yüksek hıza ulaşan uzay aracı olma başarısını göstermiştir. Güneşe 44 milyon km uzaktan veri toplamak ile 6.1 milyon km uzaklıktan veri toplamak arasında ciddi farklar var. Mesela biliyoruz ki gelen bilgi parçacığı bilgiyi kaybedebileceği gibi bilginin etkileşime girmesiyle birlikte bilginin kendisinde de değişim olabilir. Kaynağına yaklaştıkça bilginin ham haline ulaşmamız daha mümkün olacaktır.
Hızdan bahsetmişken bundan bir yıl önceki yazıda saniyede 175 km hedeflendiğini yazmıştım ama bunu da aşıp saniyede 192 km ye ulaştı. Türkiye’nin en doğusundan en batısına 8.2 saniyede gittiğinizi düşünebilirsiniz. Bahsedilen hız gerçekten muazzam bir hız ama bizim ulaştığımız hız olarak değerlendirdiğimizde bu öneme sahip. Işık hızının saniyede yaklaşık 300.000 km mesafeye ulaştığı düşünülürse bizim saniyede 192 km hızımız biraz küçük enişte gibi kalabilir.
Parker sadece hız ya da güneşe yaklaşma yani kavurucu sıcaklığa dayanma açısından değil bununla birlikte güneşimizi daha kapsamlı incelememize olanak sağlamaktadır ki en büyük bilimsel ilerlemeyi güneşimiz hakkında edindiğimiz bilgilerden sağlayacağız. Güneşin, dünyamıza etkileri son derece önemlidir zira bitkilerden, canlılığa hatta radyasyondan birçok hastalığa kadar direkt etkisi olan ve dünyada yaşamı mümkün kılan bir temel taştan bahsettiğimizi unutmamız lazım. Güneş hakkında ne kadar kapsamlı bilgimiz olursa o denli isabetli öngörümüz ve Parker sondamızı koruduğumuz gibi dünyayı koruyacak teknolojiler geliştirme hayallerimiz olur.
Yeni bilgiler geldiğinde yine konusunu açıp bir kısa özet geçeceğim. Bu arada 2025 mart ve haziran aylarında yine en yakın mesafede olacak ve muhtemelen ilk gelen verilerden elde edilen bilgilere göre daha nokta atışı ölçümler yapılacaktır.
Formula 1 efsanelerinden Mika Hakkinen’den sonra en sevdiğim süratli şey Parker oldu diyebilirim. Fark ettiğiniz gibi birinci sıra hızından bağımsız Hakkinen!