1. Anasayfa
  2. Genel

Soyut boyutumuz zaman!

Soyut boyutumuz zaman!
0

Selam olsun,

Bu yazıda çok iyi bildiğimiz ancak bilgimizin çok yüzeysel olduğunu itiraf etmemiz gereken bir konuyu ele almak isterim. Umarım elimizde patlamadan bu konunun icabına bakarız. Edebi kabadayılık yapar gibi bir üslup oldu ama kusura bakmayacağınıza eminim.

Meşhur 4 boyutlu evrenimizin en, boy ve derinlik üçlemesi tamam ama soyut olan 4. Boyutu zaman biraz kafa karıştırıyor. Yoksa sadece benim mi kafam karışıyor? Eğer öyleyse çok üzülürüm.

Zamanı tanımlayacak birçok cümle kurulmuş ama beni tatmin eden sadece “zaman karşı gelinemez bir akıntıdır” cümlesi. Diğer 3 boyutta istediğiniz gibi hareket edebilirken, zaman boyutunda mecburi istikamet sadece ileri. Tercih ya da alternatif bir istikamet söz konusu bile değil sadece ileriye doğru gidebiliyoruz.

Hemen akla kara delikler geliyor değil mi? Uzayın bükülmesi ile zamanda bükülüyor hatta solucan delikleri ve bunun gibi varsayıma dayalı görüşlere sanırım hepimiz vakıfız. Karadelikler zamanın bize dayattığı ileriye yönelik istikameti değiştiremiyor. Genelde istisna olarak düşünülürdü. Olay ufkuna yakın bir yerden şöyle bir dönüş yaparsak gibi. Bu pek doğru değil. Olay ufkuna yakın yapılacak tüm manevralar bizi yine zaman bakımından ileriye götürecektir. Biraz daha ileri gidip kara deliğin içine girsek bile yine zamanda ileriye gitmiş olacağız. Karadelikler sadece uzayı değil uzay zamanı büktüğü için karadeliğin içine girdiğimizde bükülen uzay zamanın mecburi istikameti olan karadeliğin merkezine doğru gitmek zorundayız. Teknik olarak karadelikten çıkmak bu yüzden mümkün değildir. Karadelikten ışığın bile çıkamıyor olmasının nedeni zamanın tek yöne yani ileriye akışına karşı gelememesindendir. Hızdan ziyade uzay zamanın bize sunduğu mecburi istikametin ileriye doğru olması karadelikten çıkılmasına en büyük engeldir.

Genel bilgi çok küçük bir boyutta çok çok büyük kütleden kaynaklı ışık dahi kaçamıyordur lakin bu doğru olmakla birlikte eksik bir tanımla olacaktır. Bu çok büyük kütleli görece küçük boyutlu arkadaş sadece kütlesi ile değil aynı zamanda büktüğü uzay zamandan dolayı sunduğu mecburi istikametten kaynaklıdır.

Uzay zamanı düz bir çizgi olarak düşünürsek karadelikleri büyük kuyular olarak düşünebiliriz. Düz bir yolda yürürken kuyuya düştüğünüz an düşmeye başlarsınız bu düşüşe başladığınız an tek yön düşüşü tamamlamaktır. Elbette basitleştirmek adına bu örneği veriyorum, açık aramayın. Karadeliklere girdiğiniz an sadece kütle çekimi değil bükülen zamanı takip etmeniz alternatifsiz bir durumdur.

Yine bir doğru bilinen yanlışı yazmaktan hicap duyarım. Duymuşsunuzdur “Işık hızında ya da ışık hızından daha hızlı gidebilirseniz geçmişe gitmiş olursunuz.” Diye söylenir. Bu durum aslında tam olarak öyle olmuyor. Burada geçmişe gidersiniz durumu biraz farklı. Mesela iki uzay gemisi aynı rotada ilerliyor birisi ışık hızında diğeri ışık hızının %20 si ile gidiyor olsun. Bu durumda ışık hızında giden gemi 3 yıllık bir yolculukla diğer geminin 50 yıl süren yolcuğu neticesinde o geminin geleceğine gitmiş sayılıyor. Bu aslında geleceğe gitmek geçmişe gitmek değildir. Zamanı farklı yaşamaktır. Bunu en iyi günlük gözlemlerimizle anlayabiliriz. 60 yaşında olan beli bükülmüş türlü hastalıklarla uğraşan insanlar olduğu gibi 60 yaşında Marmara denizini yüzerek geçebilen insanlar olduğunu görebiliyoruz. Bu örnekte olduğu gibi aynı yıl yaşamış ama iki insandan birinin kalbi 30 yaşında insanınki gibi diğerinin 60 yaşında insan gibi olabiliyor. Yani etkenler insanların genç kalmasını ya da daha erken çökmesine neden olabiliyor. Zaman ise bunlardan çok ama çok daha fazla etki eden bir etkendir.

Burada anlaşılması zor olan şey zamanı farklı yaşamaktır. Bir insan 10 yıl geçirirken diğer insanın 1 yıl geçirmesi pek anlaşılması kolay bir konu değil. Bunun farkındayım ve bende tam olarak anlayamıyorum. Anladığını iddia edenlere ise vay be diyerek geçiyorum. Bu olayı anlamak için zamanı tek başına saat, gün, ay ya da yıl olarak değil bir doku olarak kafamızda oturtmamız gerekiyor. Uzay-Zaman birlikte bir dokudur. Bu dokuyu otoban yaparsak siz 100 km hızla gidiyorsunuz ben ise 1000 km hızla gidiyorum. Aynı hızda durmaksızın 1 gün boyunca ilerlersek sizin her anınız benim geçmişim, benim her anım sizin geleceğiniz olacaktır. Ben sizden daha önce hedefe varıyorum ve sizin hedefte ne göreceğinizi sizden önce biliyorum. Bu geleceğinize gitmekten ziyade hızlı gitmekle ilgili bir durumdur. Zamanda mecburi istikamet ilerisi olduğu için hız arttıkça daha yavaş olanların geleceğine gitmiş sayılıyoruz.

Yine örneklersek siz dünyadan 2023 yılında çıkıyorsunuz ve ışık hızının %20 si ile hedefe gidiyorsunuz ama hedefte kullanacağınız bir aleti unutuyorsunuz. Bende 2039 yılında ışık hızının %90 nı ile yola çıkıp sizden önce hedefe varıp size o unuttuğunuz aleti veriyorum. Sanırım bu örnekte geçmiş gelecekten ziyade asıl olayın hız olduğunu anlatabilmişimdir.

Geleceğe gitmek, geçmişe gitmek birçok şekilde sulandırıldığı için bu yazıyı yazma ve örneklere boğma gereği duydum. Geçmişe gitmek teknik olarak olduğu kadar nedensellik açısından da mümkün değildir ama en önemlisi zamanın mecburi istikameti bakımından mümkün değildir. Geleceğe gitmek ise hız ile alakalı bir durumdur. Ne kadar hızlı giderseniz o kadar zaman kazanırsınız. Zaman sizin için yavaşlar ya da azalır diyebiliriz.

Burada önemli olan şey ben ışık hızında ilerlersem de ışık hızının %20 si ilerlersem de güneşimiz yakıtını tükettiğinde yok olacak. Bizim hızımız bu süreci hızlandırmıyor sadece biz hızlı ilerliyoruz.

Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir