1. Anasayfa
  2. Genel

Neden Gezegenlere Gidemiyoruz?

Neden Gezegenlere Gidemiyoruz?
0

Selam olsun,

Biraz ikonik giriş yapmak istedim ama imkanlar bana ironik giriş yapma şansını tanıdı. Bu tanınan şans adına çok mutlu olduğumu belirtmek isterim.

Ey insan! NASA – ESA ve diğer tüm büyük kurumlar, devletler… Binlerce uydu, teleskop, uzay aracı ve 5000’den fazla keşfedilen gezegen.

Ne kadar güzel rakamlar değil mi? İnsana verdiği duygu gerçekten çok lezzetli.
Karanlık madde, Kara Enerji ya da Kara delikleri araştırıyoruz hatta evrenin başını sonunu konu ediyor hiçlik ile yokluk arasındaki farkta yüzüyoruz.

Aman tanrım dedim!

Peki insanoğlu bunca teknolojik gelişme, buluş ve ilerleme neticesinde kaç gezegene ayak bastı? Tahmin edeceğiniz hatta bileceğiniz üzere kocaman bir sıfır. Ay dedemizi saymazsak bir balığın denizde zıplayıp tekrar suya düşmesi kadar dünyamızdan ayrı kaldık.

Bunca gelişme ve ilerleme varken insanoğlu evrenin başlangıcına kadar nüfuz edebiliyorken nedendir ki bir gezegene gidemiyor?

Bu soru kendi içinde cevaplar barındırdığı gibi eleştirilerde barındırıyor lakin dikkatli bakanlar şirinleri göremese bile övgü kaynağı nedenlerde bulabilir.

Bu soruya verilecek cevaplardan birisi “gerek yok” türevleri cevaplardır.
Evrenin bir ucuna gitmedik, dünyadan ya da yörüngedeki teleskoplardan gerekli bilgileri alabiliyoruz neden gidelim? Mesela 2000 metre ileride bir araba var ve ben bunu elimdeki dürbünümle gördüm. 2000 metre gidip “aaa burada araba varmış” demeye lüzum yok.

Diğer bir anlayış ise İnsanlı uzun yolculukların çok ama çok zor olduğu. Bu zorluk sadece mekik yapıp yaşam şartlarını sağlamak değil, sürdürülebilir bir döngü kurmak daha zor. Mekikte enerji üretmeniz, yiyecek üretmeniz hatta mekik ile ilgili yedek parçalar ek parçalar üretmeniz gerekecek. Doktor olması gerekecek, mühendis olması gerekecek, teknik ekip olması gerekecek. Bir kişiye bunların hepsinin uzmanlığını vermek mümkün değil. Böyle bir şey mümkün olsa bile o kişinin bir sağlık sorunundan sakatlanması, ölmesi gibi durumlar söz konusu.

Her iki görüşte içinde mantık ve doğruluk barındırıyor ama bütünüyle değil.
Evet, 2000 metre ilerideki bir arabayı dürbünümüzle görebiliyoruz ve 2000 metre gidip araba varmış demek zorunda değiliz ancak buradaki temel sorun arabayı görmek ve teknik detaylarına hâkim olmak yeterli olmuyor. Araba var, kırmızı renkte ve 4 lastikten 2 tanesi eksik. Bunları gördük.

Peki, oraya gitmeden o arabanın neden orada olduğunu bilmek, o arabanın kimin olduğunu bilmek, arabanın torpidosunda ya da bagajında ne olduğunu bilmek hatta o arabanın kokusunu bilmek pek mümkün değil. Arabanın maddesel özellikleri ile arabayı tanımlayabiliriz ancak nedensellik en az maddesellik kadar değerli bir bilgi havuzudur.

Yeryüzünde geliştirdiğimiz teknolojiler ile övünmek hakkımızdır. Birçok şeyi kendi gezegenimiz üzerinden yapabiliyoruz ancak akvaryumdaki balık misali kendi fanusumuzdan gördüklerimiz ile evreni anlayabilmek mümkün olmuyor, olmadı.

Elbette adım adım ilerliyoruz. Dünyanın dışına çıkamıyorduk, artık çıkabiliyoruz ve sırada uzun yolculuklar olacağı aşikâr. Tabiatımız gereği eldeki bilgilerle katı kabullerimizin oluşması bilimin önünü tıkıyor mu yoksa açıyor mu burası benim açımdan muallak.

Diğer cevaba odaklanırsak kısmen doğrudur uzun süreli insanlı yolculuklar zordur lakin bu çalışmalar için hatalı yaklaşımlar içinde olmamız muhtemeldir. Dikkat ettiyseniz insanlı uzun yolculuklar için gerekli büyüklükte mekik ve personelin dünyadan uzaya gönderilmesi yerine yeni yeni yönelinen ay üzerinde kurulacak bir üstten gönderilmesi gündeme geliyor.

Uzun süreli insanlı yolcukların için tüm teknolojiye sahibiz. Bunu yapabilmemiz mekik büyüklüğü ile orantılıdır. Mekik ne kadar büyükse o kadar fazla teknolojimizi konumlandırabiliriz lakin bu mekiğin kilometreler seviyesinde olması lazım.

Biliyoruz ki Ay, Dünyanın yaklaşık 6 da 1 kadar yer çekimine sahiptir. Ancak bu yolculuklar için gerekli mekiklerin yapılması ayın yerçekimi için bile zordur. Ay üzerinde parçalar halinde üretilip uzayda montajlanması gerekecektir. Bunu ay üzerinde yapmak dünya üzerinde yapmaktan çok daha kolaydır. İmkân dediğimiz şey şartlara bağlıdır.

Bu esasen bir sıçrama tahtası olacaktır. Aya kurulacak üst çok meşakkatli olacak ancak ay üzerinden sıçrayacağımız gezegenler çok daha kolay olacaktır. Elbette uzun yıllar gerekecek ama bu sıçrama alternatifsizdir diyebilirim. İlk sıçrama tahtası olacak alternatifimiz bulunmuyor.

Aslında gözlemle birlikte yerinde keşif birleştiğinde voltran oluşacaktır. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki insan dediğimiz canlı derinliğine düşünebilen bir canlıdır. Gözlem ile elde ettiği bilgilerin çok daha derinliğini yerinde keşifte göreceği bir detay ortaya çıkartabilir.

Evet, arabayı dürbünle gördük ama elimizle o arabanın üzerine dokunduğumuzda arabanın sağlamlığından tutun ortamın sıcaklığına kadar birçok bilgiyi anında elde edebilen canlılarız. Arabayı görmek ile arabanın marşına basıp motor sesini, arabanın titremesini hissetmek ve akabinde gaza basıp sürmek nasıl ki farklı şeyler ise yerinde keşifte o derece farklı bir şeydir.

Düşünsenize evrende binlerce gezegen, göktaşı vb. şey görüyoruz ama hiçbirini kullanamıyoruz.
Evet araba var.

Haksızlık yapmayalım, bu arabaya gidip kullanmak için öncelikle arabayı bulmamız gerekiyor. Bu işi gerçekten iyi yapacak teknolojik ilerlememiz var ama artık araç parkımız oldu bir araba seçip sürmeye mi odaklansak?

Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir