Gece gökyüzüne bakın; aslında geçmişe bakıyor olacaksınız. En parlak yıldız Sirius A’nın ışığının yıldızlararası uzaydan Dünya’ya kadar ulaşması 8,5 yıl sürer. Çıplak gözle görülebilen en uzak yıldız olan Deneb ise bizden yaklaşık 2600 ışık yılı uzaklıktadır. Kim bilir, belki de gördüğümüz yıldızlar artık yoktur.
Daha ileri baktığımızda, geçmişte daha da geriye gideriz. 2012’de, gökyüzünün küçük bir bölgesinden gelen zayıf ışığın Hubble Uzay Teleskobu’yla 23 gün süreyle toplanmasıyla oluşturulan “Ekstrem Derin Alan” adlı bir görüntü yayınlandı. Görüntü, uzak gökadaların ışıklarıyla bezeliydi, hatta bu gökadalardan bazıları o kadar uzaktılar ki, bize ulaşan ışıkları, evren daha yarım milyar yıl yaşındayken yola çıkmıştı.
Görüntü, gökbilimcilerin uzun zamandır şüphelendikleri şeyi doğruladı: Bizimkinden pek de farklı olmayan yıldızlar ve gökadalarla dolu olan evren, aslında temelde her yönde aynıydı. Oysa eğer Hubble daha da uzak bir geçmişi gözleyebilseydi, çok farklı bir evren görecekti.
Günümüzde, evrenin yaşamına, madde ve enerjiden oluşan, hayal edilemeyecek kadar küçük, yoğun ve sıcak bir ateş topu olarak başladığı kabul edilir. Bu evrende yıldızlar veya gökadalar yokktu ve 500 milyon yıl boyunca da olmamıştı.
Bildiğimiz en yaşlı gökada, Büyük Patlama’dan 600 milyon yıl sonra doğan EGSY8p7’dir. Sonra evren, yarım milyar yıl içinde, her biri milyarlarca yıldız içeren gökadalarla doldu. Peki, o noktadan bu noktaya nasıl gelindi?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için çok çok gerilere, Büyük Patlama’dan tam 3×10-44 saniye sonrasına gitmemiz gerekiyor. Bu, evrenin milisaniyenin küçük bir kesri kadar bir sürede inanılmaz bir hızla genişlediği, enflasyonun başladığı andı.
Bir Balon Gibi Şişen Evren
Enflasyon sonucunda evren, kaynayıp dönen bir madde ve enerji düğümünden, çok daha yumuşak ve homojen bir şeye dönüştü. Bu biraz, büzüşmüş bir balonun şişirilmesine benziyordu. Yine de, tam bir homojenlik ortaya çıkamadı: Orada burada ufak varyasyonlar, Büyük Patlama’ya yol açan kuantum dalgalanmalarının her yöne uzanmış kalıntıları vardı. Enflasyon sona erince evren, bu ufak varyasyonlarla birlikte, daha yavaş bir hızda genişlemeye devam etti. Bunlar, gelişecek olan yıldızların ve gökadaların tohumlarıydı.
Bunları, genellikle Büyük Patlama’nın “ardıl ışıması” olarak adlandırılan ve tüm uzaya yayılmış mikrodalgaların zayıf parlaması olan “kozmik artalan ışıması” gözlemlerinden biliyoruz. Önce kozmik mikrodalga artalanının her yerde aynı sıcaklıkta (aslında mutlak sıfırın 2,7°C üstünde, aşırı bir soğuklukta) olduğu düşünülüyordu. Ne var ki NASA’nın Kozmik Artalan Keşif Uydusu COBE (Cosmic Background Explorer) 1992’de bu artalan ışımasının ayrıntılı bir dökümünü yaparak, ortalamadan hafifçe daha çok soğuk ve hafifçe daha ılık olan bölgeleri saptadı.
! Kara Deliğin Ürünü
Gökadaların kütle çekimi etkisiyle yavaş yavaş oluştukları düşünülür, ancak daha görkemli bir başka olasılık da söz konusudur. Gökadalar, yüksek enerjili maddelerin kuvvetli bir püskürmeyle gaz bulutlarına çarpmasıyla da meydana gelmiş olabilirler. Püsküren maddeler, merkezlerindeki dev kara delikten güç aldığı düşünülen aşırı parlak gök cisimleri olan kuasarlardan çıkmaktadır. Eğer bu doğruysa, çoğu gökadanın merkezinde yer alan devasa kara deliklerin, çevrelerindeki gök cisimlerinin ürünü değil de kaynağı olduklarını söyleyebiliriz.