Selam olsun,
Uzaylı olduğumu itiraf ederek konuya giriş yapmak istemedim ama bu girişi zorunlu kılan bazı durumlar söz konusu. Bunlardan bahsetmeyeceğim ki bir gizem oluşsun.
Ben uzaylıyım! Dediğimde genel olarak “deli” ya da “sahtekâr” gibi düşünceler oluştuğunun farkındayım. Bu farkındalık çerçevesinde bu konuyu bir miktar detaylandıracağım. Bu yazının sonunda umarım sizde uzaylı olduğunuzu fark edersiniz.
Malumunuz üzere uzayın derinliklerinde bizim gibi yaşam formları arama bağımlılığına yakalanmış durumdayız. Acayip sorularımız bile var mesela x bir gezegen ya da galaksiyi hedefe koyup bu şartlarda yaşam nasıl olabilir diye başımızda tatlı bir ağrı oluşana kadar eldeki veriler eşliğinde düşünüyoruz. Kaybolmamış eşeği aradığımız gerçeği ise burnumuzun ucunda duruyor.
İnsan denen canlı temelde dünyalı değil tam anlamıyla uzaylıdır. İnsanın %93’lük kısmı yıldızlarda oluşan geri kalan %7’lik kısmı Süpernovalarda oluşan elementlere dayanmakta. İnsan aslında dünyada yaşayan bir uzaylı değil de nedir? %100 olarak yıldız ve süpernova temelli elementlerden oluşurken uzaylı değiliz diyebilir miyiz?
Sadece “insan yıldız tozudur” söylemi üzerine yazmayacağım çok daha beğendiğim bir sözün peşinden koşmak istiyorum. “Ne varsa Alemde, o vardır Ademde” cümlesi üzerine sürekli olarak düşünürüm ki bu konu dana net ve sade biçimde anlatılamazdı.
İnsan, kendini özel ve uzayı kendinden ayrı olarak algılamaya daha doğrusu bu düzlemde düşünmeye müsaittir zira dünyada günlük yaşantımızda kullandığımız kavramlar, ölçü birimleri ya da matematik ile uzayı anlayabilmek ya da kavrayabilmek mümkün değildir. Bu nedenle iki farklı dile sahip yapı olarak görmeye meylediyoruz. Bunun aksi durumları da mevcut elbette. İnsanı bilmek uzayı bilmektir şeklinde düşünceye dönüştürenler oluyor lakin insan, uzayın tamamı değil belirli bir miktarıdır yani insanı bilmek uzayın bir kısmını bilmek olabilir.
Konuyu dağıtmadan bu konunun neden önem arz ettiği üzerinde durmak istiyorum ki meramımı doğru anlatabileyim. İnsanı evrenden ayrı görmeyince teknoloji olarak örnek verecek olursam birçok sağlık sektöründe kullanılan cihaz uzay teknolojilerinde, birçok uzay araştırmaları için kullanılan cihazsa sağlık sektöründe kullanılıyor. Bunun temel nedeni uzay ile insanın temelde bir bütün olmasıdır. Gezegenlerinde bir seviyede ışınımları vardır, insanında. Bu örneklemeler sayısızdır zira temel aynı olunca kuvvetleri değişse de yapıları aynı ya da çok benzer oluyor.
Biraz daha ilerletiyorum! Dünya dediğimiz gezegen aslında uzayın kendisidir. Atmosferimiz, manyetik alanımız gibi koruyucularımız olduğundan yaşamaya devam ediyoruz ama uzayda yıldız ve süpernovalarda oluşan elementler dışında daha doğrusu atmosferimizin dışında yani uzay dediğimiz yerde olanlarla dünyamızda olanlar farklı değildir sadece miktarları değişiktir. Oksijen dünyada oluşmadı ya da su dünyada oluşmadı evrenimizde yaygın seviyededir veyahut uzayda bizi öldürecek radyasyon dünyamızda da var elbette miktarı farklı. Uzay ile dünyamız arasındaki temel fark miktarlardır bunun dışında uzay ne ise dünya o dur.
İnsanı, dünyayı ve evreni birbirinden ayırmadan bütüncül olarak evren anlayışımızın bilimselden ziyade düşünsel dünyamızda daha merkeze oturması sanırım büyük bir ilerleme getirecektir. Bilimsel olarak çalışmalar bu düzleme oturuyor ama düşüncelerimizde sürekli bir ayrı, farklı, değişik olarak hazır bir temel gibi duruyor.
Evet, gece gökyüzündeki yıldızlara bakıp daldığımızda aslında insanı oluşturan element madenlerine bakıyoruz. Belki de ilk çağlardan beri insanın yıldızlara olan bu inanılmaz merakı ve devamlı suretle yıldızlara ulaşma çabası doğamızdan gelen öze dönüş çabasıdır. Çok mistik oldu ama böyle olması çok anlamlı olurdu. Hoşuma gitti.